“Sıcak yaz havasında Mardin ovası suyu sarıya çalan bir göle benziyordu. Esen rüzgârla buğday başakları bir o yana bir bu yana salındıkça gölün yüzeyinde sapsarı dalgalar beliriyordu. Güneşin gölüydü bu, rengini o kutsal ışığın sarısından alıyordu. Yakıcı bir ışık seli uçsuz bucaksız tarlalarda başka renklere izin vermeden bütün canlılığın üstünü kavrulmuş bir sarılıkla örtüyordu. Bir zamanlar farklı renklerde boy göstermiş otlar, çimenler, çiçekler, çalılıklar boz bulanık bir renge bürünmüştü.” ...