On dört yaşındaki Mehrigül’ün bir tek hayali vardır: çiftlik işleri yüzünden ayrı kaldığı okuluna geri dönebilmek. Böylece belki bir gün bir müzede iş bulabilecek ve ziyaretçilere, İpek Yolu’nun altın çağından beri oradan gelip geçenleri selamlayan Uygur atalarını anlatabilecektir. Okula dönemezse çok geçmeden o da diğer kızlar gibi, ailesinden ve sevdiklerinden uzağa, bir fabrikaya işçi olarak gönderilecektir.Derken bir gün Mehrigül’ün bu yegâne hayaline bir yenisi eklenir: usta bir zanaatkâr o ...