Âkif, her şeyden önce ´insan-ı kâmil´dir. O, hadiselere inancının penceresinden bakmış ve buradan hareketle çözüm yolları önermiştir. Döneminin bazı aydınları gibi hastalıklara ´fildişi kule´lerden reçeteler yazmamış. Avrupa ve İslâm ülkelerinin bazılarını gezerek oturumlarını bizzat müşahade etmiştir. Bu deneyimlerden hareketle özgün fikirler etmiştir.
Sanatını inancını emrine veren Âkif, fikirlerini, dertlerini, ümitlerini, heyecanlarını yedi ayrı kitaptan oluşan Safahât´ta toplamı ...