Duvarları ve tavanı uzun bir kışın isleriyle kararmış bu yer odasında mahpus gibi duran bodur ve çirkin ocak, içindeki odunları sanki öfkeyle yakıyor, bir an evvel yutmaya çalışıyordu. Hızla tutuşarak, uzanan ve sönen alevler mandolinle heyecanlı bir sosyalist marşını çalan genç Boris´i, karşısında ezeli, nihayet bulmaz milli çorabını ören güzel karısı Mağda´yı, akıcı bir kırmızıya boyuyor, bütün odayı kaplayan büyük, kötürüm gölgelerini titretiyordu.