Sarı telefon bir gün olsun çalmadığı halde sehpadaki varlığını
senelerce korudu. Zamanla ahizesi kırıldı, sonra tuşları çıktı,
ardından kablosu koptu. Bir sabah annem sarı telefonu kömür
sobasına attı. İçimde, sivilceli ve çilli bir çocuğun "Alo!" sesini
duydum. Açsaydın, "Seni seviyorum," diyecektim.
İsmail Saymaz, bazen bir Erzurum türküsünün soluğunu ya
da Karadeniz'in yerinde duramayan rüzgârını İstanbul'un
baş köşesine getiriyor; bazen de İstanbul'un hovar ...